Bu yazının başlığı pekala "1982 Anayasasına verilen %92 EVET oyunu nasıl okumalı?" da olabilirdi. Ama, yeri geldiğinde "Darbe bana yapıldı" diye kendisini 12 Eylül'ün en büyük mağduru gösteren Süleyman Demirel'in, "Darbeciler ve Kenan Evren yargılanmalı mı?" sorusuna verdiği "12 Eylül'ün muhatabı benim. Hükümetim, partim kapatıldı. Darbecilere yüzde 92 oy veren bu halk değil mi? Darbecilerden millet davacı değil ben niye olayım." tarzı sözleri üzerine başlığı yukarıdaki gibi yaptım. Tarih Süleyman Demirel'i elbette hem 12 Eylül'e giden yoldaki cürümleri hem de 12 Eylül sonrasında askeri vesayet rejiminin kalıcı olması için yaptıkları nedeniyle yargılayacaktır.
Evet, 1982 yılının Kasım ayında yapılan halkoyundan %92'lik Evet oyu çıktı, ama bu sonucu Demirel gibi "Halk darbecilere %92 oy verdi" diye yorumlamak doğru mu? Yazımın başlığından benim cevabımın "Asla!" olduğu anlaşılıyor, ama önce bu oyun neden "darbecilere destek" olarak anlaşılamayacağını inceleyelim, sonra neden Demirel ve Demirel gibilerin neden halkoyunu bu şekilde yorumladıklarını görelim, sonrasında zaten benim cevabım kendiliğinden ortaya çıkacak.
Önce, 7 Kasım 1982 günü yapılan halkoylamasında seçmenlerin neye "Evet" oyu verdiklerine bakalım. Sandık başına giderek oylarını kullanan seçmenler, görünüşte yeni anayasayı oyluyorlardı, ama bu anayasanın geçici maddelerinde yer alan hükümler sayesinde seçmenler gerçekte, aynı anda başka seçimler için de oy kullanmış oluyorlardı. Bunların başında cumhurbaşkanlığı seçimi geliyor. Evet, bu halkoylamasında anayasanın yanı sıra, Kenan Evren'in cumhurbaşkanlığı da oylandı. Hani 2007'de yapılan halkoyu sonrasında cumhurbaşkanını halkın doğrudan seçmesi kabul edildi ve biz de 10 Ağustos 2014'teki cumhurbaşkanı seçiminde halkın ilk kez doğrudan cumhurbaşkanı seçtiğini düşünüyoruz ya, gördüğünüz gibi halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanımız Kenan Evren imiş, hem de bundan sonra muhtemelen başka hiçbir cumhurbaşkanına nasip olmayacak %92'lik bir oyla, tabii bu seçim ne ölçüde seçim sayılabilirse!
Kenan Evren'in cumhurbaşkanı seçildiği halkoylamasının gerçek bir seçim olduğunu söyleyebilmek için önce ortada kimlerin, nasıl aday gösterileceğine dair bir prosedür olmalı ve tabii ki ortada adaylar olmalı. Tek adayın Kenan Evren olduğu, başka bir adayın yer almadığı, en önemlisi başka bir aday gösterilmesi prosedürünün tanımlı bile olmadığı bir etkinliğe seçim değil ortaoyunu demek gerekir, yoksa güneyimizdeki Baas diktatörlüklerinden farkımız kalmaz!
Baas demişken ve hazır konumuz 1982 halkoylamasındaki %92'lik Evet oyu iken, Hafız Esed hakkındaki meşhur fıkradan söz etmemek olmaz. Hafız Esed'in tek aday olarak girdiği ve tabii ki büyük bir zaferle kazandığı bir seçimin ardından Muhaberat yetkilileri sonucu bildirmek için Esed'in yanına çıkmışlar. "Efendim, seçimi %99.2 oyla kazandınız. Bu büyük zaferden başka daha ne isteyebilirsiniz ki!" demişler. Hafız Esed, bütün soğukluyla cevap vermiş: "Bana oy vermeyen %0.8'lik kitlenin isimlerini."
Yine anayasanın geçici maddesi uyarınca bu halkoyu ile Milli Güvenlik Konseyi üyelerinin Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyesi oldular, ki bu da kendi başına bir seçim sayılmak icap eder. Anayasa, cumhurbaşkanı seçimi, konsey üyeleri seçimi, üçü tek bir sandıkta, tek bir pusulayla oylandı. Ama seçim, hür ve demokratik bir seçim olsaydı, en az üç ayrı sandıkta oylama yapılması icap ederdi. Yerel seçimlerde oy kullanıyoruz. Belediye başkanı için ayrı, Belediye Meclisi için ayrı, İl Genel Meclisi için ayrı pusulalarıa mühür basıyor, oyumuzu ayrı sandıklara atıyoruz. 1982'deki halkoylamasında böyle yapılmayınca, her şey birbirine karıştı.
Diyelim bir seçmen anayasaya Evet, Kenan Evren ve arkadaşlarına Hayır demek istiyordu. Bu iradesini sandığa yansıtabildi mi? Hayır. Hadi "Yaptıkları anayasaya Evet diyen, kendilerine niye Hayır desin?" diye akıl yürüttük diyelim, gerçi böylesine önemli bir konuda böyle akıl yürütmeyle devlet gemisi yürümez ama, hadi onu geçelim. "Anayasaya da Evren ve saz ekibine de Hayır!" demek isteyen bir seçmen bu isteğini sandığa yansıtabildi mi?
Bir seçmen düşünün. 12 Eylül sonrasında gözaltına alınmış, işkence görmüş, arkadaşları, yakınları hala hapiste bir seçmen düşünün. Anayasaya da Kenan Evren'in cumhurbaşkanlığına da Hayır demek istiyor, ama bir yandan, "Acaba anayasa kabul edilir, seçimler yapılır ve sivil bir iktidar işbaşına gelirse, sıkıyönetim kaldırılırsa, ben bir iş bulabilir miyim, arkadaşlarım hapisten çıkabilir mi?" diye düşünen bir seçmen...
Bu seçmenin hür iradesi sandığa yansımadı, çünkü askeri idarenin sona ermesi, çok partili seçimlerin yapılması ve ülkede tekrar sivil iktidarların işbaşına gelmesi, yine anayasanın geçici maddeleriyle hükme bağlanmıştı. Bütün bu olumlu gelişmeler, ancak anayasa kabul edilirse gerçekleşebilecekti. Peki ya anayasa reddedilirse? O zaman askeri yönetim sürecek, belki daha da sertleşecekti. Askerler açık açık "Anayasayı kabul etmezseniz iktidarı bırakmayız" diyordu ve netekim Kenan Evren, anayasaya destek için çıktığı yurt gezisinde pek çok konuşmasında bunu açıkça dile getirmişti. Tam bir "Kırk katır mı istersin, kırk satır mı" durumu!
Hadi diyelim, askerin bu açık şantajı altında gidilen halkoylaması, hür ve serbest bir ortamda mı yapıldı? Bu sorunun cevabı da aynı: Hayır! Bir kere, anayasa aleyhine propaganda yapmak yasaktı. Televizyonda, radyoda sabah akşam, sadece Kenan Evren'in sesi duyuluyor, gazetelerde anayasaya aykırı yazı ve yorumlar yayınlanamıyordu. Ben 1982'de Afyon'da bir ilkokul öğrencisiydim. Kenan Evren Afyon'a anayasaya destek istemek için geldiğinde, "meydan kalabalık görünsün" diye okulca mitinge götürüldük. Ama ne Afyon'da ne ülkenin başka bir köşesinde bir "Anayasa'ya Hayır!" mitingi yapılmadı, çünkü yasaktı.
Hür ve serbest bir seçimden söz edebilmek için, "Gizli oy, açık tasnif" ilkesine riayet edilmesi gerekir. 1982 halkoylamasında oyların konduğu zarflar yarı saydamdı. Zarfa konacak "Hayır" oyu dışarıdan belli oluyordu. Pek çok yerde askeri amirlere, "Hayır" oyu verenlerin fişlenmesi emri verilmişti.
Böylesine, hiçbir tarafı seçime benzemeyen bir oylama sonucunda anayasanın değil %92 oyla, %99.2 oyla kabul edilmemiş olmasına şaşmak lazım. Demirel, "Halk darbecilere %92 oy verdi" diyor. Görüldüğü üzere, halkoyu sonuçlarını pekala "Halk demokrasiye %92 EVET, askerlere %92 HAYIR oyu verdi" diye yorumlamak mümkün.
Açıkça görünüyor ki 12 Eylül askeri yönetimi, anayasalarını halka kabul ettirmek için her türlü zorlamaya başvurmuş. Peki neden? Cevabı 27 Mayıs tecrübesinde gizli. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra kısa denilebilecek bir süre içinde yeni anayasa hazırlandı ve 1961'de halkoyuna sunuldu. Katılımın %80'ler civarında olduğu oylama sonucunda neredeyse %40 hayır oyu çıktı. Anayasaya Evet oyu verenler, seçmen kitlesinin %50'den azına tekabül ediyordu. Askerler her ne kadar yapılan ilk seçimlerde başbakanın Demokrat Parti'nin devamı olan partilerden çıkmasını engellediler ve İsmet İnönü'nün başbakan olmasını sağladılarsa da, Süleyman Demirel'in kısa zamanda liderliğini ele geçirdiği Adalet Partisi 1965 seçimlerinden %52 gibi Türkiye'de hiçbir partinin bir daha yakalayamayacağı bir oy oranıyla iktidara gelmesini engelleyemediler. 12 Eylülcüler işte 27 Mayısçıların düştüğü hataya düşmeme azmiyle, anayasanın halkoylamasında büyük bir çoğunlukla kabulü için ne gerekiyorsa yaptılar, 12 Eylül öncesindeki siyasi yapının bir daha geri gelmemesi için siyaseti kendi elleriyle dizayn etmeye giriştiler.
Eğer 12 Eylül darbesini yapan generaller yukarıda açıkladığım zorlamalara girişmeseler, askeri yönetimin sona ermesini halkoyunun kabulüne endekslemeseler ve anayasaya hayır kampanyasını engellemeselerdi sonuç nasıl olurdu dersiniz? Bu soruyu tarihte popüler bir zihin egzersizi olan bir "what if" yani "şu olay öyle değil böyle olsaydı tarihin akışı nasıl değişirdi?" türü bir soru olarak alırsak eğer, rahat rahat atıp tutabiliriz. Ben soruyu daha da kolaylaştırayım, 1982 anayasası bugün oylansaydı sonuç ne olurdu? Bugün oylansaydı sonucun ne olacağını aslında 2007'de "Cumhurbaşkanını halk mı seçsin?" oylamasında az çok gördük. 2007'de "cumhurbaşkanını halk seçsin" diyenlerin oranı %69, "halk seçmesin" diyenlerin oranı %31 idi. Geleneksel sağ-sol ayrışmasına ne kadar benziyor, değil mi! Anayasa halkoylaması 2007'de yapılsaydı, muhtemelen solcuların içinde titreyip özlerine dönecek bir grubun daha "Hayır" kampına geçer, Hayır oranı %80'lere varırdı diye düşünüyorum. Peki 1982'de, yukarıda saydığım şartlarla bir halkoylaması yapılsaydı, yani askerler, sonuç ne çıkarsa çıksın seçimlerin yapılacağını, askeri yönetimin sona ereceğini taahhüt etseler, televizyonda "Evet mi, Hayır mı?" tartışmasına ve anayasaya Hayır mitinglerine izin verseler sonuç ne olurdu? Bunun da cevabının 1987'deki siyasi yasakların kalkması referandumunda bulacağımız düşüncesindeyim. O referandum, da Evet ve Hayır oyları %49'ar çıkmıştı, ve yasakların kaldırılması kıl payı kabul edilmişti. Tabii orada, Hayır yönünde ciddi bir kampanya yapan ve belli bir siyasi tabana sahip Özal faktörü vardı. 1982'de daha Özal seçim zaferini kazanmamışken düzenlenecek bir halkoylamasında Evet oylarının 1961'den pek parlak çıkacağını sanmıyorum.
Ama sorunun ilk ve öncelikli cevabı bunlar değil. "1982'de hür ve serbest bir halkoylaması yapılsaydı sonuç ne olurdu?" sorusu, bir "what if" sorusu değil, bir "farzımuhal" sorusudur yani "Gerçekleşmesi mümkün olmayan bir şeyi haydi olmuş gibi farzedelim" sorusudur. "Farzımuhal" ile söze başladıktan sonra, "Farzımuhal Allah yok ise ..." diye söze devam edilebileceğine dair fetva verilmiştir ve bu "olmayacak duaya amin deme" sorusuna verilecek asıl cevap şudur: "Sen kafayı mı yedin! Askerler güç ellerindeyken, bile bile kendi kuyularını hiç kazarlar mıydı? Kendilerini gayrımeşru gösterecek bir sonucun çıkmasına hiç izin verirler miydi?"
Bu cevap, "halk darbecilere %92 oy vermiş" iddiasını yerle bir eder. Ortada serbest bir oylama yoksa darbecilere verilen bir oy da yoktur!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder