Hukukçu değilim, ama siyaset teorisinin hukukla kesişimi üstünde epeyce çalıştım. Her ne kadar 2004'te ceza kanunumuzdan AB uyumu çerçevesinde idam cezası kaldırıldıysa da, darbeci düşman unsurların idam edilmesi için 2 yolun siyaset bilimciler ve hukukçular tarafından araştırılması gerektiğini düşünüyorum.
Birincisi, düşman güçlerinin devletin resmi televizyonunu ele geçirmeyi ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin Genelkurmay Başkanını rehin almayı başararak, ülkede anayasal düzeni ilgaya kısmen muvaffak oldukları gerçeğidir. Bu durumda, dün gece Türkiye'de anayasal hukuk düzeninin ve dolayısıyla bu düzenin sağladığı temel hak ve özgürlüklerin askıya alındığı kabul edilebilir. Darbe suçu işlendiği anda ceza kanunu hükümlerinin uygulama imkanı olmadığından ötürü, sözkonusu suç kurulacak olağanüstü bir mahkemede (İstiklal Mahkemesi) yargılanıp idam cezası verilebilir.
Peki böyle bir mahkemede hangi kanuna göre ceza vereceksiniz? Burada, özellikle ABD'de 11 Eylül sonrasında yoğun bir biçimde tartışılan, El Kaide ve DEAŞ gibi örgütlere katılan ABD ve diğer Batılı ülke vatandaşlarının, sahip oldukları vatandaşlıktan kaynaklanan haklardan faydalanıp faydalanamayacakları konusu gündeme geliyor. Bu literatür incelenebilir. Burada "enemy combatant" (düşman milis) kavramı önemli.
Darbecilerin düşman silahlı unsurları oldukları kabul edilirse, Türkiye'de anayasal düzeni değiştirmek için harekete geçtikleri andan itibaren, TC vatandaşlığını terkettikleri, düşman silahlı unsuru (enemy combatant) haline geldikleri değerlendirilebilir. O zaman da mevcut Ceza Kanunu'na göre değil, uluslararası savaş hukukuna göre yargılanabilirler. Sivillere ateş açmaları, insanlığa karşı işlenen bir savaş suçudur. Bu suçun da cezası idamdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder