Yamuk Kereste blogunda Bahadır, Fethullah Gülen hareketi (Bahadır'ın ifadesiyle "Cemaat") ve bu hareketin ABD'yle ilişkileri hakkındaki endişelerini dile getirmiş. Kısaca söyleyecek olursam, ben Türkiye'nin en önemli ve en tehlikeli problemlerinin askeri vesayet, darbe tehdidi, taraflı ve bağnaz yargı, Kemalist-ulusalcı-laik elitin seçimle ortaya çıkan iradeyi hazmedememesi ve halkın değerleri ve inançlarıyla çatışma halinde olması olarak görüyorum. Bu problem ve tehditler yanında cemaatten kaynaklanabilecek problemlerin çok daha küçük ve zamanı geldiğinde bertaraf edilebilir olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, cemaatin Ak Parti hükümetine ve Türkiye'nin demokratikleşmesi yönündeki çabaları verdiği desteği takdirle karşılıyorum. En azından, 1990lardaki gibi statükoya oynamalarından iyidir.
Şimdi, Bahadır'ın cemaatle ilgili değerlendirmelerine gelecek olursam:
"1) Şeffaf değil."
Öncelikle, kim şeffaf ki? Aleviler? Sabetaycılar? Masonlar? Askerler? ADD? ÇEV? Misyonerler? ÇYDD? Yargı ve devletin diğer kurumlarında birbirlerini kolladıkları söylenen diğer etnik/mezhepsel/cemaatsal oluşumlar? Ülkü Ocakları? Öte yandan, üstünde bu kadar baskı ve şüphe olan bir yapı nasıl şeffaf olabilir? Üçüncü nokta, ben cemaatin dünyanın dört bir tarafındaki bir sürü kurumuna çatkapı gittim, ve çaldığım her kapının da açıldığını gördüm. Acaba Terakki Vakfı'nın kapısını çalsam açan olur mu?
"2) Otoriter olmaya meyilli. Bunu daha gücü tamamen ele geçirmeden bile yeterince gösterdi. Demokrasi söylemlerinin içselleştirilmemiş ucuz bir makyaj olduğu çok açık. Mutlak güce sahip olduğunda bu eğilimin zayıflaması sürpriz olur."
Yukarıdaki cevabım buraya da uygulanabilir. En azından cemaatin bir demokrasi söylemi var, kendisinden olmayan insanlara gazete, televizyonunda, yer veriyor. Diğerlerinde bu da yok!
"3) Kendi içinde de demokrat değil (?). Aslında bunu tam bilmiyorum. Dışarıdan resmedildiği gibi tamamen hiyerarşik, otoriter ve lider odaklı mı? Kararlar nasıl alınıyor? Personel politikaları nasıl belirleniyor? Kim nasıl görevlendiriliyor, yükseliyor ya da azlediliyor? Yerel unsurların, küçük oyuncuların sesi yukarıya ne kadar ve nasıl yükseliyor? İçeride oylama, eleştirme, danışma, feed-back kültürü var mı?"
Cemaat, Türkiye'deki cemaatlerin nerdeyse tamamı gibi geleneksel tarikat yapısının cumhuriyet sonrası döneme uyarlanmış bir şeklidir, dolayısıyla cemaatin demokrat olmasını beklemek, Katolik Kilisesi'nin veya Türk Silahlı Kuvvetleri'nin demokrat olmasını beklemekten farksız bence. Ancak, "Ya sev ya terket" veya "beğenmeyen dinlemesin" şeklinde bir demokratlıkları olduğu söylenebilir, yani cemaatten ayrılmak mümkün, ki Adnan hoca ve diğer bazı gruplar için söylenen "once in never out" iddialarının olduğu bir ülkede bu da bir şeydir. Ayşe Arman röportajını hatırlayabiliriz bu noktada.
Cemaat'te çok köklü bir "istişare" geleneği var, her seviyede kurumsallaşmış istişarelerde aşağıdan yukarıya kademe kademe her türlü eleştiri belli ölçüler içerisinde iletilebiliyor.
"4) Makyavelyen. “Once a Machiavellian, always a Machiavellian” ?"
Başörtüsü örneğiyle mukabele edeyim. Hoca, "tesettür füruattır" dedi ve 28 Şubat'tan sonra cemaatten çoğu kadın başını açtı, ama şu sözleri daha birkaç yıl önce söyleyen de aynı kişidir: "Tesettür, gerçi dinin esasını teşkil eden imanî meselelerden değildir; İslâm'ın beş şartı arasında da yer almaz. Fakat Kur'an'ın açık emridir. Farziyeti, hem Kur'an'la, hem Sünnet-i sahiha ile, hem de 14 asırlık İslâm tarihindeki uygulamalarla sabittir. ... Tesettürü hafife alanlarla tartışmayın"
"5) Dış bağlantıları açık değil. Cemaatin tamamı değil elbette ama tepesi yabancı bir güç (muhtemelen ABD ama belki başkası) ile a) işbirliği içinde olabilir, b) direk ve bilerek ona hizmet ediyor olabilir, c) eylemleri farkında olmadan onun çıkarlarına hizmet ediyor olabilir, d) ABD cemaate muhbir(ler) vasıtası ile sızmış ve/veya teknik imkanlarla bilgi akışını ve/veya “merkez bilgisayarı” “hackleyerek” onun derlediği istihbarat havuzuna erişiyor olabilir."
İlk maddeye verdiğim cevap burada da geçerli. Bugün içine sızılmamış, dışarıyla bağlantısı olmayan bir yapı var mı dünyada? Bence önemli olan şudur, dünyadaki hiçbir güç, hiçbir maddi menfaat, binlerce insanı gurbette, vatanlarından ve sevdiklerinden uzakta, karın tokluğuna yıllarca canla başla çalıştırmaya, hele öldüklerinde o topraklarda gömülmeyi istemeye zorlayamaz.
ABD'nin Cemaat'e bakışı: 11 Eylül sonrası ABD'nin İslam Dünyası'na yönelik politikalarının çok büyük bir bölümü, cemaatle ilgili olarak yürüttüğü savlanabilecek tutarlı stratejiyle kökten çelişiyor. Böyle bir Cemaat'i koruyup kollayan bir Amerika'da oğul Bush'un hiçbir zaman başkan seçilmemesi, Guantanamo, terör listesi, Irak, Afganistan, işkence, İsrail'e göz yumma vs hiçbirinin hiç yaşanmaması gerekirdi.
2 yorum:
Depderin bir devleti olan bu bahtsiz ulkeye, Nurcular gibi derin cemaat...
Arti illegal en ufak bir durumlari mevcut degil. Olsa bazilari burunlarindan getirmekten zevk duyardi.
Webmaster cok tesekkurler...
Selamlar Senay
Yorum Gönder