9 Mart 2011 Çarşamba

Darbe günlükleri, Alper Görmüş ve "kefalet" üzerine...

Evetamatakipteyiz sitesinde, Zaman gazetesinin internet sitesinde dün gün içinde yayınlanan bir "alıntı" üzerine bir eleştiri yazıldı. Bu "alıntı" esas olarak, Alper Görmüş'ün dün Taraf gazetesinde yayınlanan yazısının büyük bir bölümünü, "'Ahmet Şık darbe günlüklerini yayınladı' yalan çıktı" başlığıyla veriyordu. Evetamatakipteyiz, Alper Görmüş'ün yazısının devamında Ahmet Şık'a "kefil" olduğunu yazdığı bölümün Zaman'ın internet sitesindeki alıntıda yer almamasını "çarpıtma" olarak nitelemiş. Aşağıda, Evetamatakipteyiz sitesindeki yazıya yaptığım yorum yer alıyor.

Bu haber Zaman gazetesinde yayınlanmadı, Zaman'ın internet sitesinde yayınlandı, ki siz de zaten buna dikkat etmişsiniz. Ama bilmiyorum dikkat ettiniz mi, bu haber Türkiye'deki internet haber yayıncılığında bir "gri alan" olan "alıntı/iktibas haber/köşe yazısı"nın tipik bir örneği. "Gri alan" olması, telif haklarına aykırılığından kaynaklanıyor. İnternetin Türkiye'de yaygınlaşmasıyla birlikte, özellikle de 28 Şubat sürecinde merkez medyadan andıçlarla tasfiye edilen Mehmet Barlas, Ufuk Güldemir gibi gazetecilerin açtıkları haber siteleriyle 2000'lerin başında internet haberciliği kendine özgü bir sesi, mecrası olma yolunda bayağı ümit vermişti, ama maddi imkansızlıklar, Türkiye'de medya düzeninin kendi kendini finanse edemeyen, bu nedenle iktidar ve güç odaklarıyla göbekten bağlı yapısı, haberin değil kanaat önderi gibi görev yapan köşe yazarların başını çektiği yorumun öne çıkması gibi nedenlerle internetteki haber siteleri büyük ölçüde basılı medyayı takip etmek zorunda kaldılar. Gazetelerde çıkan haberleri, köşe yazılarını aynen alıp yayınlayan ve bu şekilde bir sürü "hit" alıp reklam geliri elde eden bir asalak internet medyası türedi. Hatta haber7.com gibi Türkiye'nin en çok takip edilen haber sitesi bile günlük gazetelerden köşe yazısı "apartma"yı yakın zamanlara kadar sürdürüyordu. haber7.com gazetelerden aldığı köşe yazılarının artık sadece ilk bölümünü yayınlıyor. Devamı için okurları gazetelerdeki tam yazı linkine yönlendiriyor. Bir taraftan da, ülkedeki kutuplaşmanın bir yansıması olarak, sadece ve sadece belli yayın organlarını, belli internet sitelerini takip eden geniş bir okur kitlesi ortaya çıktı.

Zaman gazetesi, Türkiye'de internet üstünden de yayınlanmaya başlayan ilk gazete. Yakın zamanlara kadar internet sitesi, gazete içeriğinin haricinde sınırlı ölçüde "Son dakika" haberleri dışında gün boyunca statik kalıyordu. Ancak bir süredir, gün içinde de, diğer gazetelerde yayınlanan haberler ve köşe yazılarını bu şekilde "alıntı"layarak yayınlıyorlar. Burada uzun uzun bunları anlatarak vurgulamaya çalıştığım bir nokta var; sadece Zaman gazetesinde değil, diğer gazetelerin internet sitelerinde de, gün içinde "tık"lanmak ve kolayca tüketilmek üzere girilen içerikler, matbaadan basılarak çıkan, okurun erişmek için para ödediği "gerçek" gazetenin içeriğiyle aynı editoryal standartlara sahip olmuyor. Bu doğrudur, yanlıştır, eksiktir, bir tarafa, bu bir Türkiye gerçeği. Maalesef.

Alper Görmüş'ün yazısıyla ilgili Zaman'ın internet sayfasında çıkan "haber"e gelince, yayınlanan metinde Zaman editörü/muhabiri tarafından kaleme alınan, sadece yazının başlığı "'Ahmet Şık darbe günlüklerini yayınladı' yalan çıktı" ve aşağıdaki paragraf:

"Nedim Şener'le birlikte tutuklanan Ahmet Şık'ın asla Ergenekon'la ilişkisi olmayacağı çünkü onun Nokta dergisinde Özden Örnek'in "Darbe Günlükleri"ni yayınlayan gazeteci olduğu hemen her gazetede yer aldı. Olayın aslını bugün Alper Görmüş Taraf'ta yazdı. İşte yazısı:"

Konunun telif hakları ve intihalle ilgili boyutlarını bir tarafa koyacak olursak, yazının başlığı için şunu söyleyebiliriz: "Yalan çıktı" demek biraz sansasyonel olmakla birlikte, "Ahmet Şık darbe günlüklerini yayınladı" iddiası da aynı derecede sansasyonel bir iddia olduğu için, kabul edilebilir.

Zaman internet sayfasındaki haberin başlığını, Alper Görmüş'ün yazısına yapılan atfın temeli kabul edersek, "Olayın aslını bugün Alper Görmüş Taraf'ta yazdı" cümlesinde de bir sorun görünmüyor, çünkü Alper Görmüş'ün Taraf'taki yazısından yapılan alıntıda yaptığı tam da bu, yani olayın aslını açıklamak. Alper Görmüş'ün yazısında "olayın aslı"nı açıklaması ne derece "factual" ise, Ahmet Şık'a kefaleti de o derecede sübjektif bir değerlendirme. O noktada Görmüş'ün yazısı, haber olmaktan çıkıyor, yoruma giriyor.

Zaman'daki haber metnine getirebileceğimiz tek eleştiri, "İşte yazısı:" denerek, Alper Görmüş'ün sanki "olayın aslı"nı anlatma dışında bir şey yazmadığı, yani Ahmet Şık'a "kefil" olduğunu beyan etmediği izlenimi çıkıyor, ama yukarıda da belirttiğim gibi, bu kefaletin, Zaman'daki haberin çerçevesini çizen başlığı, yani "Ahmet Şık darbe günlüklerini yayınladı" iddiasının doğru veya yalan olması ile bir ilgisi yok.

Sanırım bu konuda gazetecilik etiği açısından varılabilecek yegane sonuç şu: Eğer Zaman'daki haber metninde "İşte yazısı:" değil de, "İşte yazısından ilgili bölüm" denmiş olsaydı, çok daha iyi olacaktı!

2 yorum:

Evet Ama Takipteyiz dedi ki...

Guzel bir noktaya deginmissiniz, tesekkurler.

Yazinin basligiyla genelinden bizim cikardigimiz sonuc, yazinin habercilik hassasiyetiyle yazilmadigi, haberciligin otesine gecildigi yonunde. Zaman’in bu tutumu ilk de degil. Zaman’i elestirdigimiz noktalarda umariz yaniliyoruzdur. Zira Zaman’in gazetecilik standardinin Hurriyet kalitesine gerilemesi durumunda zararli cikan hepimiz oluruz.

Evet Ama Takipteyiz dedi ki...

Alper Gormus’un bugunku yazisindan:
http://taraf.com.tr/alper-gormus/makale-darbe-gunlukleri-tepkiler.htm

İtirazımı kendi dillerine tercüme edenlere…

İlk sözüm, benim itirazımı, tanıklığımı kendi dillerine tercüme edip, bundan, “Gördüğünüz gibi Ahmet Şık düşündüğünüz gibi bir gazeteci değildir” sonucunu çıkaran başta Zaman gazetesi olmak üzere bazı muhafazakâr çevrelere…

Bir daha söylüyorum: “Darbe Günlükleri’ni yayımlayan gazeteci Ahmet Şık değildir”cümlesi, “Ahmet Şık, Darbe Günlükleri’ni yayımlayabilecek bir gazeteci değildir” anlamına gelmez. Öyle olsaydı, Nokta’da Darbe Günlükleri’nden birkaç hafta önce yayımladığımız “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gazeteci andıcı” haberinin altında imzası olmazdı.

Yani, al solcuyu vur muhafazakâra… Bir taraf, “Varsın ortada dolanan bilgi gerçek olmasın, işimize geliyor işte, kurcalamayalım” derken; öbür taraf, “Bu hakikat bir kilo ama biz onu iki kilo gösterelim” diyerek aynı hakikat saygısızlığına varıyor.

Fakat ne yapalım, zor bir memlekette yaşıyoruz; zor memleketin yazıları da zor oluyor. Bir o tarafa laf yetiştiriyorsun, bir bu tarafa…