1 Ağustos 2012 Çarşamba

Davutoğlu Kamışlı'nın yerini gayet güzel biliyor, peki Emre Uslu ne yapmaya çalışıyor?

Emre Uslu'nun 1 Ağustos 2012 tarihli Taraf gazetesinde "PKK Devleti Nasıl Kuruldu? (2)" başlıklı bir yazısı yayınlandı. Uslu, yazısının biraz daha geniş bir şeklini blogunda yayınladı. Uslu, bu sabah erken saatlerden itibaren twitter hesabından, "Suriye'de her şeyden haberdarız diyen daha Davutoğlu Kamışlı'nın yerini bilmiyor. Bu nasıl ”haberdar olmak” :))" şeklinde anonslarla, yazısının reklamını yapmaya başladı.

Yazıdaki "bomba" iddia, "köy köy Suriye'yi biliyoruz, gelişmeleri harita üstünden takip ediyoruz" diyen Davutoğlu'nun, Kamışlı'nın Nusaybin'in hemen karşısında yer aldığını bilmediği. Uslu bu iddiasına, Davutoğlu'nun gazetecilere yaptığı açıklamalarda geçen "Kamışlı’dan başlayalım, Nusaybin’in karşısına kadar gelen bölgede Kürt nüfusu var." cümlesine dayandırıyor. Bu cümleyi mesela Fikret Bila'nın Milliyet'teki yazısında görebilirsiniz. Öte yandan Uslu, yazısının blogunda yer alan geniş halinde, Davutoğlu'nun Kanal 7'deki "Başkent Kulisi" programındaki açıklamalarına atıfta bulunuyor ve bu programda Davutoğlu'nun Kamışlı'yı "Suriye'nin en doğusu" olarak nitelemesini bir bilgi yanlışı olarak sunuyor.

Bu yazıda, Emre Uslu'nun yazısında Davutoğlu'nu Kamışlı'nın yerini bilmemekle itham etmesinin tamamen yersiz olduğunu ispatlayacağım. Bunu yapmak çok basit. Davutoğlu, gazetelerde yer alan ifadelerinde bizleri alıyor, Suriye sınırının en doğusundan en batısına kadar bir tura çıkarıyor. Sınır boyunca etnik yapıyı tarif ediyor. Davutoğlu, Kanal 7'deki programda, Uslu'nun yazısında atıfta bulunduğu bölümde de aynı şeyi yapıyor. Emre Uslu, eğer Davutoğlu'nun Kanal 7'deki programda bu bölümde yaptığı sınır tarifine dikkat etseydi, gazetelerde yer alan ifadesinde aslında Kamışlı'nın Nusaybin'in karşısında yer aldığını söylediğini, ama gazetecilerin bunu doğru bir şekilde aktaramadıklarını rahatça anlayabilirdi.

Şimdi, Davutoğlu'nun, Fikret Bila'nın yazısında yer alan Suriye sınırı boyunca etnik yapı tarifine bakalım:

"Kamışlı’dan başlayalım Nusaybin’in karşısına kadar gelen bölgede Kürt nüfusu var. Oradan Suruç’un karşısına kadar Araplar, Kobani’de Kürtler, sonra Araplar ve Türkmenler başlar. Afrin’de bir paket daha Kürt düşünün. Oradan güneye iniyorsunuz Hatay’a doğru sadece Sünni Araplar var. İdlib’in güney batısında biraz daha Kürt var. Sonra da Bayır Bucak Türkmenlerinin yeri başlar."

Burada Davutoğlu'nun belirlediği etnik "blok"lar şöyle:

1. Kamışlı’dan başlayalım Nusaybin’in karşısına kadar gelen bölgede Kürt nüfusu var,
2. Oradan Suruç’un karşısına kadar Araplar,
3. Kobani'de Kürtler,
4. Sonra Araplar ve Türkmenler,
5. Afrin'de bir paket daha Kürt düşünün,
6. Oradan güneye iniyorsunuz Hatay'a doğru sadece Sünni Araplar,
7. Sonra da Bayır Bucak Türkmenlerinin yeri başlar.

 Şimdi, Davutoğlu'nun Kanal 7'de Mehmet Acet'in sunduğu Başkent Kulisi programında yaptığı tarife bakalım (Benim çözümlemem):

Davutoğlu: "Kamışlı'dan, yani Suriye'nin en doğusundan başlayalım, Suriye'nin kuzeyi en doğusundan başlayarak, Haseke Kamışlı o bölgede, El Cezire bölgesi olarak bilinir, Kürt kardeşlerimiz meskundur. Oradan Kobani'ye kadar gelir, yani bizim Suruç'un karşısında, arada 150-200 km belki daha fazla şey var, o arası, daha az meskun, ama Arap ve Türkmen aşiretleridir,"
Acet: "Urfa'ya benziyor biraz,"
Davutoğlu: "tabii, tabii, yani bizim karşı.."
Acet: "burda ne varsa,"
Davutoğlu: "tabii karşıda, o bir sürekliliktir, bu sınırları biz dikte etmedik"
Acet: "Çok suni değil mi, öyle.."
Davutoğlu: "tabii bu sınırlar, bize dikte ettirilmiş sınırlar, yani, bir anlamda, Birinci Dünya Savaşı sonrasında, Sykes-Picot'la ve birçok arkaplanı var, dolayısıyla akrabalar karşılıklı, hattın üstü, hattın altı denir, sonra Kobani bölgesi var, orada çok daha az sayıda, yani Kamışlı ve Haseki'ye göre, bir grup Kürt kardeşimiz daha yaşıyor. Sonra bir ara bölge var, Arap aşiretlerinin yaşadığı, Halep'in daha kuzeyi, Azzaz vesair, sonra orada da Afrin var, yine Kürt kardeşlerimizin yaşadığı, Arap kardeşlerimizle yan yana, iç içe, oradan alıyorsunuz, Afrin'den, İdlib'in, Hatay tarafı, bizim tarafı, İdlib'in bizim yakasını düşünün, İdlib de içinde olmak üzere, yoğun bir Kürt nüfus var, şey Arap nüfus var, bütünüyle Arap, sonra Cebel Kürt bölgesinde az bir Kürt kardeşimiz var, sonra da Yayladağı'nın hemen doğusundan denize kadar da, Bayır Bucak Türkmenleri var."

Şimdi, Davutoğlu'nun bu Suriye sınırı tarifine bakalım:


1. El Cezire olarak bilinen Haseke ve Kamışlı bölgesinde Kürtler,
2. Oradan (yani Kamışlı'dan) Kobani'ye kadar (Suruç'un karşısı), 150-200 kmlik bölge, az nüfusun yaşadığı Arap ve Türkmen aşiretleri,
3. Kobani'de, Haseki ve Kamışlı'ya göre daha az sayıda Kürtler,
4. Halep'in kuzeyinde Azzaz vs ara bölgede Arap aşiretleri,
5. Afrin'de Araplarla içiçe Kürtler,
6. Afrin-İdlib'in kuzeyi (İdlib dahil) bölgesi yoğun ve bütünüyle Arap
7. Cebel Kürt bölgesinde az bir Kürt
8. Yayladağı'nın hemen doğusundan denize kadar Bayır Bucak Türkmenleri

Davutoğlu'nun Kanal 7'deki sınır tarifinin, gazetelerdeki sınır tarifine göre daha ayrıntılı ve daha net bilgiler içerdiğini görüyoruz. Gazetelerdeki tarif, yer sınırlaması ve gazetecilerin çözümlemede çok da dikkatli olmamaları nedeniyle bazı eksikler içeriyor.

Emre Uslu, Davutoğlu'nun Kamışlı'nın Nusaybin'in karşısında olduğunu bilmediğini iddia ediyor. Oysa, Davutoğlu'nun sınır tarifinde, Suruç ve karşısındaki Kobani de yer alıyor. Uslu, neden "Davutoğlu Kobani'nin Suruç'un karşısında olduğunu bilmiyor!" diye ortaya atılmıyor? Nedeni basit, Davutoğlu Kobani'nin Suruç'un karşısında olduğunu gayet güzel biliyor, tıpkı Nusaybin'in Kamışlı'nın karşısında olduğunu bildiği gibi!

Asıl önemlisi, dikkatinizi şu noktaya çekmek istiyorum: Davutoğlu, konuşması boyunca bizi çıkardığı zihinsel Suriye sınırı turunda, Ayasofya veya Topkapı Sarayı'nı gezdiren bir tur rehberi gibi sürekli olarak biz dinleyicilere sınırı tarif etme, tüm canlılığıyla anlatma çabası içinde. Özellikle, Kobani'yi tarif ederken, "Suruç'un karşısı" demesi, sınırın her iki tarafında yer alan yerleşim yerleri arasında bir paralellik kurması, "hattın üstü, hattın altı" demesi dikkat çekici.

Açıkça görülüyor ki, Davutoğlu Suriye-Türkiye sınırını yapay bir sınır olarak görüyor ve bu yapay sınırın iki tarafına düşmüş yerleşim yerleri arasında hep paralellikler kuruyor. Bu zihin yapısında, Kamışlı Nusaybin'in karşısına, Kobani (Aynü'l-Arab) Suruç'un karşısına, Sere Kaniye (Re'sü'l-Ayn) Ceylanpınar'ın karşısına, Babü'l-Heva Cilvegözü'nün karşısına, Halep Antep'in karşısına düşüyor.

Artık gazetelerde neden Davutoğlu'na atfen "Kamışlı’dan başlayalım Nusaybin’in karşısına kadar gelen bölge" ifadesinin yer aldığını açıklayabiliriz. Belli ki, Davutoğlu gazetecileri uzun Suriye sınırı turuna çıkarırken şöyle dedi:

"Kamışlı'dan başlayalım, yani Nusaybin'in karşısı, o bölgede Kürt kardeşlerimiz meskundur."

Emre Uslu, Davutoğlu'nun Kanal 7'deki konuşmasını, Davutoğlu'nda hata-kusur bulacağım diye önyargılı olarak değil, "Acaba sayın dışişleri bakanımız ne diyor?" diyerek dinleseydi, bunu hemen farkedecekti. Ama görüldüğü gibi, Emre Uslu Davutoğlu'nu cahil ilan edeyim derken, kendisi komik duruma düşmüştür!

Yazık!

Hamiş: Uslu, Davutoğlu'nun Suriye sınırımızı doğuda Kamışlı'dan başlatmasını "bilgi yanlışı" olarak lanse etmeye çalışıyor. Evet, Türkiye-Suriye-Irak sınırlarının kesiştiği nokta, Kamışlı'nın 100 km doğusunda yer alır ve orada Malikiye adlı bir yerleşim yeri var, ama Malikiye'nin nüfusu 26 bin iken Kamışlı'nın 184 bin. Her iki yerleşim yeri de, Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke vilayetine (muhafaza) bağlı. Kamışlı, Türkiye ile sınır kapısı da olan önemli bir şehir. Şimdi, "Türkiye'nin Irak sınırı doğuda Hakkari'den başlar" diyen birine, "Hayır efendim, Hakkari'nin doğusunda Şemdinli var, Yüksekova var" denemeyeceği gibi, Davutoğlu'na da "sen Malikiye'yi bilmiyorsun" denemez. Davutoğlu Kanal 7'deki konuşmasında Haseke vilayetine atıfta bulunmuş, Malikiye de Haseke vilayetinde yer alan bir yerleşim yeri olduğuna göre, ortada tartışacak bir konu göremiyorum!